Ama size bunu anlatmayacağım. 1 saat önce kadar trafikdeyim, ışıklarda bekliyorum. Dünyanın en uzun yanan kırmızı ışıklarından biri bu ışık. Yani sağa sola bakınmak için çok vakit var. Tam o sırada yan kaldırımda arabamın biraz önünde yere oturmuş, 10 yaşlarında kırmızı montlu biraz apalakça ama güzel yüzlü bir erkek çocuk dikkatimi çekiyor. Selpakçı..ama duran arabalara selpak satmaya çalışmıyor. Full konsantre yaptığı şeye. Ne mi yapıyor? Bağdaş kurmuş, kucağunda selpakların olduğu torbası, bir elinde kutu kola, diğer elinde bir çikolota..Çikolatadan alıyor kocaman ısırık, ardından kolasını içiyor. Ne arabalarla ne etrafıyla uğraşıyor. elindeki yiyeceklere full konsantre ve farklı görünüyor. Mutlu demeyeceğim. Danki "daha hayat dolu" "daha yaşıyormuş, daha gerçekmiş" gibi..Uzun süre gülümseyerek izledim ufaklığı..arkamdaki arabanın kornasıyla kendime geldim ve ilerledim..Çok ama çok mutluydu çocuk. O kadar keyifle yediğim birşey oldu mu yakın zamanda diye düşündüm..ya da o mutluluğu yaşatan sıradan olaylarım var mı diye hatırlamaya çalıştım.
Uzatmayacağım. Demem şu ki : Hayat "derin birşey" ve biz, onu, "biryerden biryere trafiksiz gitmek" olduğunu sanmaya başladık ya da "benzeri başka sığlıklar".
Hayat ne ki?
No comments:
Post a Comment