Mont : Zara
Bluz : Zara
Etek : Vakkorama
Ayakkabı : Beta
Çanta : Marc Jacobs
Burada görmediğiniz bir kare var, durun hemencecik anlatayım: Aşağıdaki huzurlu fotoyu görüyorsunuz değil mi? hani kurabiye ve reçellerin kuzu kuzu türk kahvesini beklediği an'ı..işte garson hanım kahvaltıdan kalanları götürüp mis gibi sakızlı ve lorlu kurabiyelere yer açmaya çalışırken, kaplan gibi kadının kollarına atılıp "yaa..nereye götürüyorsunuz o reçelleri, ben onları daha kurabiyeyle de yicem" derken kadının ağzı dolu konuşmaya çalışan bana nasıl şaşkınlıkla bakakaldığını görmenizi isterdim! O bakışlarda "ya nerene yicen be kardeşim, biraz evvel 2 tane beyaz peynirli-sucuklu sahanda yumurtaya ekmeğini bandıra bandıra yiyen ananem miydi?" ifadesini gördüm bir an! Sonuçta kurabiye üzerine portakal ve ayva reçelini sürerekten yiyip, aldığım kaloriyi 5 misline çıkarmış insanların o garip mutluluğuyla ayrıldık Orta Kahve'den..
Yukarıdaki foto'yu anlatmaya lüzüm görmüyorum-Kuş'lara olan sevgimi bilmeyen kaldı mı?
Bu da çok hoşuma gitti..nedenini anlayamadım ama bir makara fuşya pembe ipi ağacın gövdesine koymuşlar..Fuşyayı sevdiğimden hemen basıverdim deklanşöre;)
Doymadım, doyamadım yemelere seni beenn..kahvaltıdan 14:00'de kalkıp 14:14'de benim zorumla midye ve kumruya yumulduk. Şişman ama sempatik olan her kadın gibi çok yediğim için "alkış" aldım masadakilerden! Bilmiyorum ama ağlancak halime gülmemi de anlamıyorum..Tombiş-sempatik biri olma yolunda koşşar adım ilerliyormuşum gibi hissediyorum ama hayırdır bakalım!
No comments:
Post a Comment