Geçen ofiste kağıdın bitmiş olmasından dolayı print alamayıp, ofiste de bir adet bile A4 bulamayınca acilen "kırtasiye alışverişi"ne çıkmamız gerektiği dank etti! Ofiste kimsenin olmaması, hatta o gün hiç ofise uğramayacak olmaları, benim acilen print almam gerekliliği, ofisin yakınında bir kırtasiye toptancısının olmasıyla kendimi koşar adım sokağa attım. Bir A4 alıp çıkacakken, tüm öğle yemeği aram neredeyse kırtasiye'de renkli kalem, silgi, defter ve daha bir sürü yeni çıkmış ıvırzıvırı inceleyerek geçti..Evet evet-sanırım çoğu kadın gibi bende 2 renkli kağıt, 2 kokulu silgi görünce kendimi 7 yaşında kitapçıda kendini kaybetmiş, sağa-sola koşan kız çoçuğu sanıyorum! Kalem ve post-it dünyası almış başını gitmiş! Nasıl alık alık baktım..hepsini tek tek elime aldım, evire çevire, döndüre döndüre inceledim. Ama en çok da renkli oyun hamurlarına bayıldım! Düşündüm de küçükken oyun hamuru yokken, annemin evde olmadığı anları kollar, onun yokluğunu fırsat bilip, un, tutkal, tuz karışımı ile kendi çapımızda oyun hamuru yapar,sonrasında da yaptığımız eciş bücüş şekilcikleri sulu boyayla boyardık..Neyse ki ortaokula giderken mahallemize Dilek'ler taşındı da el becerilerimiz kendini geliştirme imkanı buldu! Nasıl mı? Dilek'in annesi Hümeyra Teyze, Dilek'in ve dolayısıyla bizim her türlü çamur, kir, pas-dağınıklık içeren el becerilerini yapmamıza izin verirdi..."Hanımefendi, aradığınız çift taraflı bantlar burada" cümlesi beni kendime getirdi de elimden bırakabildim oyun hamurunu..normal alışverişime devam ettim..Ne güzelmiş çocukluğumuz! İmkansızlıklarımız bile güzelmiş. Teknolojiden uzak oyunlarmız, "akşam ezanı okundu hala dışarıdasınız! hemen eve!"fırçaları, bahçede yediğimiz üzeri acıkalı(cevizli biber salçalı) ekmekler, yazın incir ağacımızın üzerine maymunlar gibi tırmanıp söylediğimiz şarkılar ve niceleri..Yaa noluyo bana-böyle zaman tüneline girmiş gibi? Evet evet bu hallerimin sorumlusu, bu nostalji hastalığımın suçlusu henüz bitirdiğim kitabım! Time Machine'a gerek yok! alın akşam elinize kitabı, bir hikaye okuyun, dalın kendi hikayelerinize...şiddetle tavsiye ederim!
No comments:
Post a Comment